Besmeleyle Başlamak

1

İşe besmeleyle başlamak lazım. Bu bize, “yol ufkumuz” ve “hayat rehberimiz”  Hz. Peygamber’in tavsiyesi… Bu tavsiyeye uyuyor, işimizi bereketlendirmek, yolumuza ve ufkumuza istikamet çizmek için besmeleyle başlıyoruz yürüyüşe…

Evet, bir yürüyüşe çıkıyoruz. Bu yürüyüş, ilim, fikir ve sanat yüklü bir hazineyi topluma sunma çabasına matuftur. Bu çaba, akademik ortamda kırk küsur yıldır zengin bir birikime sahip, bu anlamda büyük bir gelenek inşa etmiş, memleketimize ve milletimize hizmet eden nice değerli insanı yetiştirmiş bir ilim ve irfan yuvası olan Bursa Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nin ilmî birikimini topluma sunma çabasıdır.

Bu çaba önemlidir. Zira ilmî dil, her şeyden önce bir birikim ve tecrübe işidir. Bu itibarla tahsil edilen bilgiyi ve tevarüs edilen geleneği, ilim dilinin imkânları ve hikmet penceresiyle topluma sunmak önemli bir vazifedir. Bu vazifeyi, sadece akademik makalelerle yerine getirmek, kitaplar yazmak ve konferanslar vermekle ifa etmek kampüs psikolojisinin içinde kalmaya ve oradan hareketle bir “epistemik benlik duvarı” inşa etmeye sebep oluyor. Oysa o gayretlerle devşirilen ve üretilen bilgiler öylesine kıymetlidir ki, onların akıp giden şu zaman ırmağında topluma anladığı dilde sunulması, toplum yararına, millet ve memleket yararına söze tebdil edilmesi gerekir. Anlaşılır bir dille söylemek… Siyasi gündeme takılmadan, ilim, düşünce ve sanat alanında milletin ve memleketin meselelerine aşina olmak gerekir.

Mesele nedir? Mesele, ilmî birikimi ve tecrübeyi, zamanın ruhuna uygun bir lisan ile yeniden söylemek… Herkesin konuştuğu, her konuda fikir ürettiği, dile geleni demlemeden sunduğu bir zaman diliminde tarumar olan aklın ve gönlün sahih bilgi, doğru düşünce, istikamet sunan irfan ile buluşarak sağaltılması icap eder. Besmeleyle girdiğimiz yol, Düşünce Feneri adıyla bir şahsiyet kazandı; ilmi, fikri ve sanatı önceleyen bir yolculuk böylece başladı.

Temel niyetimiz: “Sözü yumuşak söyleyerek” zihin ve gönül dünyasında adeta kangren olmuş fikrî zemini sağaltma çabasında olmak. Neden? Çünkü herkesin her konuyu en iyi ve en doğru bildiği, hakikati kendisinin temsil ettiği zehabına kapılarak kendini merkeze aldığı bir dönemden geçiyoruz. Bilgiye kolayca ulaşılıyor. Kolayca ulaşılan bilgi, kalıcı fikir oluşturmaya, sağlam bir kültür ve sanat ortamına hayat vermeye fırsat sunamıyor. Dolayısıyla ağzı olan konuşuyor, kalemi, klavyesi olan yazıyor. Elbette çok seslilik, bazı konularda ihtilaf etmek ve farklı zaviyelerden bakarak hayatı anlamlandırmak bereket vesilesidir. Lakin görebildiğimiz kadarıyla, “müsâdeme-i efkâr” cereyan etmediği gibi, “bârıka-ı hakîkat” da doğmuyor. Zira her söze başlayan kendisini hakikatin bekçisi olarak gördüğü için, itham ve yargılarla muhatabını ötekileştiriyor. Bu ötekileştirici hakikat tekelcisi dil ilimde ve fikirde zengin bir yol açmaya, dolayısıyla sanatta ve edebiyatta kalıcı eserlerin vücut bulmasına muktedir değildir. O sebepten “sözü yumuşak söylemek gerek”; durarak, nefes alarak, dinleyerek, anlayarak ve doğru bir şekilde anlamlandırarak…

İlim ve fikir, makul ve müspet tenkit ortamında gelişir. Buradan hareketle yapılması gereken şudur: Farklılıklara tahammül ederek, yeni durumlara sağlam bir zeminde cevaplar vermek, sahih kaynaklarla genç kuşakları buluşturmak, ilmî geleneği yarınlara aktaracak muhitleri inşa etmek ve bu muhitlerde müzâkere ve mütalaa kültürünü yeniden ihya etmek… Düşünce Feneri bunu ne kadar gerçekleştirebilecektir? Bunu bilemiyoruz; ama “bismillah” diyerek çıktığımız yol, köklü geleneğimizden ilham alarak içinde yaşadığımız zamanı okuma ve anlama gayretine matuftur. Bu sebepten sadece yetişmiş, yetkin kalemlerin değil, yarının yazan, fikir üreten ve ilmî sahada memleket meselelerine çözüm üretme çabasında olan insanını da yetiştirmek lazımdır. Bu rüyamız gerçekleşirse; güncelin cezbedici dalgalarına yenik düşmeyen, mütehammil, sabırlı ve gayretli eli kalem tutan mütefekkir ve muhakkik âlimler, mütefekkirler ve sanat adamları yetişirse; işte o zaman gerçek anlamda “yüce millet” ve “büyük devlet” oluruz. Aksi takdirde düşünce konforu içinde kendini rüzgâra kaptırmış, oradan oraya evirilen “yenik aydın” tiplerinin elinde kendi hakikatimize yabancı kalmaya devam ederiz.

Kendi hakikatimize yabancı kalmanın faturasını ağır ödedik… Hâlâ da ödüyoruz. O bakımdan kolay erişilen bilgiler hamulesi içerisinde, obez olmadan zinde kalarak hakikatin peşinde olmak gerek. Dolayısıyla “besmeleyle” çıkılan bu yolda “sade, ama basit olmayan” yazılarla biriktirdiklerimizi toplumuza sunmaya çalışacağız. Bum ne demişti Ulucami’nin bilge imamı Süleyman Çelebi Dedemiz? Şunu söylemişti: Allâh adı olsa her işin önü
Hergiz ebter olmaya anın sonu

Hâmiş:

Düşünce Feneri fikrini konuştuğumuz hocalarımızdan biri de Mustafa Kara’ydı. Kara hoca, gençlerin de yazacağı bir portalın oluşması fikrinden mülhem şu tarihi düşmüştür:

Bir Hû çıktı yollara düştük biz

Düşünce feneri ışıl ışıl (1441)

Işıl ışıl yol almak, yolunu kaybedenler için sâhil-i selâmete ulaştıracak bir hakîkat feneri olmak niyazıyla…

Hayırlı, uğurlu olsun.

Önceki İçerikKur’ân’ın Takdimiyle Hz. Muhammed (sav)
Sonraki İçerikÖnce Sus!
Prof. Dr. Bilal Kemikli, Sivas’ta doğdu. Lisans eğitimini Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde tamamladı, 1998'de doktor, 2002'de doçent ve 2008'de profesörlüğe yükseltildi. Ankara, Yüzüncü Yıl, Süleyman Demirel ve Bursa Uludağ Üniversitelerinde öğretim üyesi ve idareci olarak görev yapan Prof. Kemikli, DPÜ İlahiyat Fakültesi’nin kurulmasına kurucu dekanı olarak öncülük etti. Halen Bursa Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı olarak çalışmalarını sürdüren yazar, akademik yayınların yanında kültür-sanat ve edebiyat dergilerinde inceleme, eleştiri ve deneme yazıları yayımladı. Bir süre TRT Türkiye’nin Sesi Radyosu’nda Çocuklar İçin adlı programı hazırlayıp sundu. Bazı TRT Belgesellerinde danışman ve metin yazarı olarak görev yaptı.

1 YORUM

  1. Hocamızın yazısını okudum. Maşallah! Değerli hocamız, Müslümanların bulunması gereken noktayı hikmetli iz ve özlerle bezeyip pek veciz ifadelerle süsleyip âlicenap okurlara sunmuştur.Daim olsun. Allah razı olsun.

Emrullah Akkay için bir cevap yazın İptal

Please enter your comment!
Please enter your name here