“İstiklâl Marşımızın Bülbülü Mehmet Âkif”
isimli eserim yeniden basıldı, dün Bursa’ya geldi. Gaye Kitabevi’nin sahibi dostum Mehmet Kuzidadaş ile görüştük, bugün eve getirecekti. Bilinen sebeplerden dolayı evden çıkamıyoruz. Daha önceki yıllarda İstiklâlimizin Bülbülü Mehmet Âkif adıyla farklı kurumlarca basılan ve hediye edilen eserin geliştirilmiş, genişletilmiş hâli.
Ümit Duran Vakfı 2000, İnegöl Millî Eğitim Müdürlüğü 1000, bendeniz de Güneyce Vakfı logosuyla 500 tane bastırdık, İstiklâl Marşı’nın kabulünün 100. yılında gençlere ve dostlara dağıtacağız.
Rüyada Mehmet Âkif’i gördüm. Ömrünün kemâl döneminde. Son kurulan hükûmette bakan olmuş. Çok sevindik. Toplumda “bu işi en iyi o yapabilir” kanaati var. O ise çok sevinmiş gibi değildi. Belli ki çok yalvarmışlar ona, ikna etmek için. O da onları kıramamış, kabul etmiş.
Kabinede, Millî Eğitim bakanı. Başbakan da Millî Eğitim eski bakanı Hüseyin Çelik veya Binali Yıldırım. Bakanlar Kurulu ilk toplantısını yaptı. Ertesi gün özellikle gazete aldım. Toplu fotoğrafa bakmak ve gazetenin o nüshasını saklamak için. Âkif, başbakanın sağında ve yanında oturuyor. Eski hüznüyle ve ciddiyeti ile.
Benim derdim fotoğraf.
Âkif’in çok yakınında olan tanıdık bir Bursa milletvekiline şunu teklif ettim: “Bugüne kadar Âkif ve İstiklâl Marşı hakkında kitap yazmış olanları Ankara’ya davet edin, hem Âkif ile cemal cemale görüşelim, sesini duyalım, hem de toplu bir fotoğraf çektirelim, tarihî bir fotoğraf olur.” Uygun buldu. “Ayarlamaya çalışayım, şu tebrik hay u huyu bir bitsin.” dedi ve ilave etti: Sen de tarih düşürürsün…
Eyvallah dedim. Zuhûrat…
Kalktım, seher vakti tarihi düşürdüm:
Unvanı: İslâm şâiri Mehmed Âkif
Sonra İstiklâl şâiri Mehmed Âkif
Alt cihetten bir sadâ yükseliyor:
“VE O SAFAHÂT ŞÂİRİ MEHMED ÂKİF” 1442
Sonra Safahat’tan tefe’ül ettim. Açtım, son beytinde rüya ve hülya olan şu manzume çıktı:
Âlemde edâniye müdârâdan usandım
Nâ-hak yere takdir ile gavgadan usandım
İkbâl, etek öpmekle müyesser olacakmış
Ben öyle rezilâne temennâdan usandım
Beyhûde imiş ettiğim ümmid-i terakkî
Bir şey diyemem zaten o sevdadan usandım
Allah bilir devlet-i dünyada gözüm yok
Devlet değil a şimdi bu dünyadan usandım
Nâ-merde değil, merde değil, ferde inanma
Ben herkesi hayretle temaşâdan usandım
Şeh-râh-ı sadâkatde devam etmeli derdim
Heyhât bugün işte o da’vâdan usandım
Dergâh-ı tehammülde sebât etmeyi kurdum
Allah’a bile derdimi şekvâdan usandım
Geçtim feleğin bâğ u bahar u çemeninden
Hem-râzım iken bülbül-i şeydâdan usandım
İster isen ey fecr-i emel hiç görünme
Rüya gibi her dem seni hülyadan usandım.
Nasıl?
Yorum size ait.
Diyebilirsiniz ki Âkif’in yayınladığı yedi kitapta bu şiiri aradım, bulamadım. Haklısınız. Safahat’ın şairi tarafından Safahat’a alınmayan şiirlerdendir.
Peki, bu şiiri bize kim ulaştırmış?
Rize’li Süleyman Taşçıoğlu. Bu zat, Âkif Edirne’de Baytar Müfettiş Muavini iken (1893-1894) orada kitapçı imiş. Oğlu Ali Taşçıoğlu’ndan Kaya Bilgegil Hoca almış ve 1972 yılında yayınlamış. Yani Akif’in doğumunun 100. yılında. terkib-i bend yeni basılan Safahat’larda var.
*
Şimdi, Ankara’dan dört gözle davet haber bekliyorum.