Rüya Hakkında Doğru Görüş

0

 

Mu’tezile’den Nazzam’ın öğrencisi Salih, “Eğer bizden biri rüya görmüşse, o olduğu gibi gerçek çıkar; sözgelimi Endülüs’teki bir kişi rüyasında kendisini Çin’de görse Yüce Allah o kişiyi Çin’de yaratır.” şeklinde bir söz söylemiştir. Bu sözün geçersizliği ve anlamsızlığı gün gibi ortadadır. Gözlemler de akıl da bunun yalan, yanlış ve dayanaksız olduğuna zorunlu olarak karar verir. Gözlem bakımından değerlendirdiğimizde, rüyada kendisini Çin’de gören kişi, gerçekte yanımızda uyuyan biridir, hiç de başka bir yerde değildir. Akıl bakımından değerlendirdiğimizde ise kendisini rüyada kafası kesilmiş olarak gören kişinin yaşıyor olduğu açıktır, bunun aksini düşünmek de imkânsızdır. Nitekim sahih bir hadise göre, gördüğü bir rüyasını anlatan kişiyi Hz. Peygamber “Şeytanın bu şekilde sizinle oynamalarını bana getirip anlatmayın.” diye uyarmıştır. (bk. Müslim “Ru’ya” 14-16).

Rüya hakkında doğru görüş şudur: Rüyaların birçok çeşidi bulunmaktadır: I. Bazısı şeytanîdir; belirsiz, karışık ve akılda tutulamayan cinstendir. II. Bazısı insanın kendinden kaynaklı olup uyanıkken zihnini meşgul eden şeyler, ya düşmanıyla karşılaşma ve korku ya da sevdiği biriyle buluşma ve korkudan kurtulma şeklinde kişinin rüyasında ortaya çıkmasıdır. III. Bazısı insan tabiatının sonucu olup biyolojik veya psikolojik durumlarının rüyasına yansımalarıdır. IV. Bazısı ise kişi bedenî ve fiilî kirlerden arınıp fikrini ifsat edecek düşüncelerden kurtulduğunda, Yüce Allah’ın o kişiyi bir takım gaybî hakikatlere muttali kılmasıdır. Bu noktada rüyanın doğruluk derecesi, kişinin temizlik ve safiyetteki gayret ve başarısına göredir. (karşılaştırma için bk. Buharî, “Ta’bîr” 26; Müslim, “Ru’ya” 6).

Hz. Peygamber’den (sav) “Kendisinden sonra geriye sadece peygamberlikten mübeşşirât (müjdeleyiciler) kalacaktır, bu mübeşşirât da kişinin gördüğü veya kişiye gösterilen sâlih rüyalardır, bu tür rüyalar ya nübüvvetin yirmi altı cüzünden biri ya kırk altı cüzünden biri ya da yetmiş cüzünden biridir.” (karşılaştırma için bk. Buharî, “Ta’bîr” 2) şeklinde bilgi gelmiştir. Hz. Peygamber’den (sav)  gelen bu bilgi, karışıklıktan uzak ve doğru rüyayı anlatan en açık nastır. Ancak şunu kabul etmek gerekir ki Hz. Peygamber (sav), bu ifadeleriyle sadece peygamberlerin rüyalarını kastetmiştir. Nitekim bazı peygamberlerin rüyası; peygamberliklerinin, nebevî özelliklerinin ve faziletlerinin yirmi altıda biri, bazılarının kırk altıda biri, bazılarının ise yetmişte biridir. Zorlama yollu tevile gitmeksizin bu hadîs zahirine uygun olabilecek şekilde ancak böyle anlaşılır ve yorumlanır. Yine de en doğrusunu Allah bilir.

Peygamberlerin dışında kalan kişilerin rüyaları ise kimi zaman doğru kimi zaman yanlış çıkabilir. Doğruluğu ortaya çıktıktan sonra ancak bu kişilerin rüyaları hakkında kesin bir şey söylenebilir. Hz. İbrahim rüyasında olduğu gibi peygamberlerin rüyaları ise görüldükleri anda doğru olduğuna karar verilir. Sözgelimi Hz. İbrahim’in rüyasını peygamber olmayan bir kişi görse ve aynı işi yapmaya kalkışsa; o kişi ya büyük günah işleyen bir fâsık ya insanlarla alay eden sefih ve boşboğaz ya da doğruyu yanlıştan ayıramayan delirmiş biri kabul edilir. Eğer inkârcı bir kişinin gördüğü rüya doğru çıkarsa, bu asla nübüvvetin bir parçası olarak değerlendirilemez; belki anılan inkârcı ve diğerleri için uyarı veya hakikati bulması için işaret anlamı taşır.  (el-Fasl fi’l-milel ve’l-ehvâi ve’n-nihal, Beyrut: Dâru’l-Ma’rife 1406/1986, V, 19-20.)

 

NOT: Rüya hakkında daha fazla bilgi için bk Cağfer Karadaş, “RÜYANIN MÂHİYETİ BİLGİ VE HÜKÜM DEĞERİ”. Diyanet İlmi Dergi 53 / 1 (Ocak 2017): 43-62; https://dergipark.org.tr/tr/pub/did/issue/34662/383144

İbn Hazm el-Endelusî

Trc. Cağfer Karadaş

Önceki İçerikYahya Kemal ve Sessiz Gemi
Sonraki İçerikTeoman Duralı’nın Ufülüne Tarih
1964 yılında Sivas merkez Kartalca köyünde dünyaya geldi. Kayseri İmam-Hatip Lisesini 1984, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesini 1989 yılında bitirdi. Aynı Üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsünde 1991’de yüksek lisansını, 1997’de doktorasını tamamladı. 1992-1993 yıllarında alanı ile ilgili araştırma yapmak için 8 ay Şam’da bulundu. Türkmenistan Devlet Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde 1999-2000 öğretim yılında ders verdi. 1999’da Yardımcı Doçent, 2004’te Doçent ve 2010 yılında Profesör unvanını aldı. 2012-2015 yılları arasında Abant İzzet Baysal Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı olarak görev yaptı. 2015 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu üyeliğine atandı. Hâlen Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelam Anabilim Dalında öğretim üyeliği görevini sürdürmekte.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here