Dijital Çağ ve İnsan

0

 

Kendisini zorlayan bir çağa girdi insan. İlginç olan bu çağı kendisinin gerçekleştirdiğini hatta yarattığını zannetmesi! İnsan bir kere kendini büyük görmeye görsün, küçük dağları ben yarattım, büyükler de elimden geçti havasına girer hemen. Sâmirî de öyle demişti: “Ben gördüm, ben buldum, ben yaptım”. Sonuç: “Lâ misâs. Yani bana dokunmayın”. İnsandan kopma ve yalnızlığa mahkûm olma, toplumdan uzaklaşma hali. Modern insan buna doğru mu gidiyor acaba?

Ama ümitsizlik yok. Yeter ki, İblis’in kibri ve kendini beğenmişliği ile Sâmirî’nin ne oldum delisi olma hallerine düşülmesin. Sorun çok ama umut kapısı her daim açık. Yakîn denilen ölüm gelmeden önce uyanık olmak ve yararlanmak kaydıyla…

Dijital çağda insanoğlunun karşılaştığı sorunlar aşılamayacak ve çözüme kavuşturulmayacak cinsten değil. Çünkü Yüce Allah insanı bütün bunları aşabilecek bir donanımda yaratmış. Bu dünya bir yarış alanı olduğuna göre her dönemde farklı sorunlarla ve engellerle karşılaşılması zaten beklenen bir durum.

Bugünün belki de en temel sorunu gelişen iletişim araçlarıyla herkesin her sorundan haberdar olması, her sorundan bir şekilde etkilenmesi, hatta sorunun bir parçası haline gelmesi.

Her ne kadar son derece akıllı cihazlar geliştirilmiş olsa da, insan aklını ve iradesini tamamıyla devre dışı bırakacak boyutta bir cihazın varlığı söz konusu değil. Çünkü bu araçlar insan tarafından tasarlanmış ve üretilmiş olmasının yanında hem kullanılması hem de tüketilmesi tamamıyla insana bağlı ve ona yönelik.

Bir diğer deyişle bu araçların hem üreticisi hem de tüketicisi insan. Her iki noktadan da bu araçlar insana bağlı veya bağımlı. İnsanın bu araçlara bağımlı hale gelmesi veya getirilmesi doğasına aykırı. Zira bu yaklaşım aklı ve iradeyi devre dışı bırakmak demek.

Doğal olan, bu araçların olumsuzluklarına karşı insanın uyanık olması, olumlu yönlerinden yararlanmasıdır. Zaten çevremizdeki her şeyin hem olumlu hem olumsuz yönü yok mu? Bal bile haddinden fazla tüketirsen zehir olur.

Aslında Yüce Allah, insanı daha baştan görmediği bir düşman olan İblis şeytanıyla imtihan ederek bu tür olgu ve olaylar karşısında nasıl davranacağı, zararlarına karşı nasıl bağışıklık kazanacağı ve savunma mekanizması geliştireceği tecrübesini ona kazandırmış.

Sâmirî tecrübesiyle de kendi yaptığına hayran olmanın ve onu putlaştırmanın ne anlama geldiğini öğretmiş. Bunun toplumda nasıl zararlı sonuçlar doğuracağına işaret etmiş.

Gözünü, kulağını ve kalbini hakikate açık tutan kişi elinde birçok imkân ve birçok tecrübe olduğunu görür ve kavrar. Hem kendisini korur hem de çevresine zarar vermez.

Demek ki insan, akıl imkânını kullanır, yaşanan tecrübeleri dikkate alır ve Yüce Allah’ın ilahî bildirimlerine tutunursa dijital çağın olumsuzluklarından büyük ölçüde korunmuş olur. Bunun için lazım olan sağlam inanç, fıtrî irade ve istikamet üzere bir yaşantıdır.

Önceki İçerikGün Eksilmesin Penceremden
Sonraki İçerikRevnakoğlu’nun İstanbul’u veya Tekkelerin İllegal Tarihi
1964 yılında Sivas merkez Kartalca köyünde dünyaya geldi. Kayseri İmam-Hatip Lisesini 1984, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesini 1989 yılında bitirdi. Aynı Üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsünde 1991’de yüksek lisansını, 1997’de doktorasını tamamladı. 1992-1993 yıllarında alanı ile ilgili araştırma yapmak için 8 ay Şam’da bulundu. Türkmenistan Devlet Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde 1999-2000 öğretim yılında ders verdi. 1999’da Yardımcı Doçent, 2004’te Doçent ve 2010 yılında Profesör unvanını aldı. 2012-2015 yılları arasında Abant İzzet Baysal Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı olarak görev yaptı. 2015 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu üyeliğine atandı. Hâlen Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelam Anabilim Dalında öğretim üyeliği görevini sürdürmekte.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here