Birlikte çalıştığımız iş arkadaşlarımız, aynı apartmanı, aynı mahalleyi, aynı kasabayı veya şehri paylaştığımız kişiler tarafından, “Ne iyi insan!” diye nitelendirilmek ve iyi bir kişilik ve örneklikle tanınıyor olmak ne büyük mutluluk! Bulunduğumuz muhitte iyiliklerimizle tanınıyor ve anılıyor olmak ne güzel bir şey! “At ölür meydan kalır, yiğit ölür şan kalır.” dedikleri böyle bir şey herhâlde… İşte, insanın iyi bir hayat sürmesini sağlayacak sırrı da burada buluyoruz. Nedir o sır? O sır şu olsa gerek: “İyi insan olursan iyi hayat sürersin, iyi insan olursan hayatının her aşamasında sana iyilikler yoldaş olur. İyi insan olursan iyilerle beraber olursun, iyi insan olursan mutlu ve başarılı olursun”.
“İyi” nedir? İyi, Yüce Allah’ın buyruklarına ve Sevgili Peygamberimizin öğütlerine uygun olan, istenilen vasıfları taşıyan, ahlâken temiz ve güzel olan, beğenilen, makbule geçen, hoşa giden, faydalı, hayırlı, yararlı, uğurlu, yeterli, sıhhatli anlamlarına gelir.
“Kötü” nedir? Kötü, Yüce Allah’ın buyruklarına ve Sevgili Peygamberimizin öğütlerine aykırı olan, iyi vasıf taşımayan, iyi olmayan, ahlâken temiz ve güzel olmayan, istenilen niteliklere sahip olmayan, fena, zararlı, tehlikeli, hayırsız, uğursuz olan anlamlarına gelir.
Yüce Allah Kur’ân-ı Kerim’de, Peygamber Efendimiz de hadîs-i şeriflerinde / Sünnette “iyi ve kötü” kavramlarını en doğru bir şekilde anlayabilmemizi sağlayıcı temel bilgileri bize verir.
Buna göre iyilik yapanlar karşılık olarak kat kat fazlasını bulurlar. Kötülük yapanlar da dengiyle ceza görürler. İyi işler ölümsüzdür, karşılığı ebede / sonsuzluğa uzanır. İman edip hayırlı ve yararlı iş yapanlar iyi kişilerdir. İyi işe sebep olanın iyilik defteri, kötü işe sebep olanın da kötülük defteri kapanmaz; gerek sağlığında, gerek öldüklerinde, gerek bu dünyada, gerekse öbür dünyada iyilerle kötüler denk değildir. İyi kişiler kötülüğü iyilikle savarlar. İyilik yapanın yararı kendine, kötülük yapanın da zararı kendinedir. Bazen iyilik yapmak sarp yokuşta yürümek gibi zor olsa da yine de iyiliği sürdürmek gerekir. Mesela; açı, yoksulu, yetimi, yolda kalmışı doyurmak, düşünce ve davranış boyutunda sabırlı ve merhametli olmak, bunu başkalarına da tavsiye ederek örnek olmak pek kolay olmasa da yapılması gerekli bir şeydir. İyi olmak, iyilik yapmak ve iyilikte yardımlaşmak, iyi işlerde yarışmak esastır.
Sevgili Peygamberimiz iyilik çeşitleri konusunda bizleri aydınlatmaktadır. O bize “Veren elin alan elden üstün.” olduğunu bildiriyor. “Bir hurmanın yarısı ile de olsa hayır işleyenin (iyilik yapanın) cehennem ateşinden uzak olacağını” haber veriyor. “Maddi imkânlarla hayır yapacak durumda olmayanların, iyiliğe güzel sözle erişebileceklerini” müjdeliyor. “Güler yüzlülüğün ve yoldan geçenlere engel olacak zararlı şeyleri yoldan kaldırmanın da iyilik olduğunu” ifade ediyor. “Kişinin el emeği ile kazandığından kendisi ve yakınları için harcamasının da, sadaka vermesinin de, sıkıntıya düşmüş birine yaptığı yardımın da iyilik olduğunu” söylüyor.
Bunlara ilaveten Sevgili Peygamberimizden nakledeceğimiz şu hadîs-i şerifin konunun farklı bir boyutuna ışık tutacağına inanıyoruz. Peygamber Efendimiz şöyle buyurur:
“Kim ki İslâm’da makbul olan güzel bir işi, ilkönce işler de bunun yol hâline gelmesine sebep olursa, kendisine hem işlediği bu hayrın sevabı verilir, hem de en küçük bir eksiklik olmaksızın kendisinden sonra aynı iyiliği yapacak olanların sevabı kadar sevap verilir. Yine, kim İslâm’da kötülüğü bildirilen bir işi ilkönce işler de bunun yol hâline gelmesine sebebiyet verirse, kendisine hem işlediği kötülüğün günahı yüklenir, hem de en küçük bir eksiklik olmaksızın kendisinden sonra aynı kötülüğü işleyecek olanların günahı kadar günah yüklenir .”
İslâm dini iyiliğin kapısını sonuna kadar açmış, iyi insan olmanın yollarını aydınlatmış… İyilik yapmak ve iyi insan olmak o kadar kolay ki bunlara ulaşmak için küçük bir çaba yeterli. Yarım hurma ile bile olsa (yani imkânımız ölçüsünde) iyilik yaparak cenneti kazanabileceğimizi müjdeleyen Sevgili Peygamberimiz, yolda insanlara zarar verecek bir engeli kaldırmamızı, selam alıp selam vermemizi, insanlarla hâlleşip dertleşmemizi, dostlaşmamızı, güler yüzlü olmamızı öğütlüyor. Bunların hep sevap defterine girecek iyilikler, güzellikler olduğunu müjdeliyor… Herhâlde insanlarla ilişkilerimizde önyargısız olmalı, herkes için iyilik düşünmeli, insanlardan güler yüzü, tatlı sözü esirgememeliyiz.
Unutmayalım ki iyilik yaparsak iyilik buluruz, kötülüğün de -çok sürmez- karşılığını acılar çekerek görürüz. Yapmış olduğumuz bir iyiliğin başkalarına da yarar sağlayacağı kesindir; iyiliğimiz insanlara taşındıkça, iyiliklerimiz birtakım yüzleri güldürdükçe sevap defterimize sürekli sevap yazılır. Sadaka-i câriye denilen insanlık yararına sürekli ve kalıcı iyilikler de böyledir. Çünkü iyilik yapmak bir fedakârlıktır, diğerkâmlıktır, başkasını düşünmektir, kazancını ve sımsıcak güzel duygularını başkalarıyla paylaşmaktır, muhtacın elinden tutmaktır, yoksulu, yolda kalmışı, yetimi, öksüzü gözetmektir. Ne olur, akrabamıza, komşumuza, iş arkadaşlarımıza, herkese iyi duygular besleyelim, ellerimizi iyilikle, şefkat ve merhametle uzatalım, çocuklarımızla iyilik duygularının coşkunluğu içinde kucaklaşalım. Yüce Allah’ı “Yüceler Yücesi olarak anmak, O’nun emrini / buyruğunu önemsemek ve ve yaratmış olduğu her şeye şefkat-merhamet göstermek, iyilik duyguları beslemek” dinimizin en önemli prensipleri arasındadır. Peygamber Efendimiz de “Merhamet etmeyene merhamet edilmez; siz yerdekilere merhamet edin ki, göktekiler de size merhamet etsin.” diyerek bizi merhametli ve şefkatli olmaya teşvik etmiştir. Yüce Allah, kullarına şefkatli, merhametli, acıyan, rızık veren, affeden ve yardım edendir. Sevgili Peygamberimiz de inananlara şefkatli ve merhametli olup âlemlere rahmettir, onun şefkati, merhameti ve iyiliği herkese ve her şeyedir. Mademki Yüce Allah bizleri seviyor, bize merhamet ediyor, af dileyip tövbe ettiğimiz zaman kabul ediyor, mademki Sevgili Peygamberimiz âlemlere rahmet olarak gönderilmiş olmakla iyiliğinden cömertçe herkesi yararlandırıyor, bize düşen de bellidir; biz Yüce Allah’ın sevdikleri arasına, Sevgili Peygamberimizin ilgi, sevgi ve şefkat kanadı altına girebilmemiz için iyilik, iyilik, sürekli iyilik yapmalı ve iyi insan olmanın yollarında yürümeli, iyiliklerimizle başkalarına da örnek olmalıyız. Merhametli, sabırlı ve fedakâr olmalıyız. İyilik yolunda karşılaştığımız engeller karşısında yılmamalı, fedakârca iyiliklerimize devam etmeli, muhtaçları Allah için yedirmeli, giydirmeli, sıkıntılar içinde kıvranan insanların yüzünü güldürmeliyiz.
İyilik kıymetli bir cevherdir; denizin dibindeki inci gibidir, hiçbir zaman kıymetten düşmez… İyilik her zaman kıymeti en yüksek olandır.
Yunus Emre’nin dediği gibi:
“Bir hastaya vardın ise bir içim su verdin ise
Yarın anda karşı gele Hak şarabın içmiş gibi
Bir miskini gördün ise bir eskice verdin ise
Yarın anda sana gele Hak libasın biçmiş gibi”
“Gelin tanışık idelim işin kolayın tutalım
Sevelim sevilelim dünya kimseye kalmaz”