Mevlid-i Nebî münasebetiyle gerçekleştirdiği yararlı hizmetlerle millî tarihimizin sayfaları arasında ortaya iftihar tablosu çıkaran bir şahsiyet var. Adı, Muzafferüddin Gökböri.
Kimdir bu zat?
Muzafferüddin Gökböri (1154-1232), Selçukluların Erbil Atabeyi olup, Baytigin/Begtegin ailesinden bir Türkmen Beyi idi. Eyyubî Devleti Sultanı Selahaddin ile de yakınlığı vardı.
Gelin, gönlü peygamber sevgisiyle dolu olup, muhabbet dünyamızda Süreyya yıldızı gibi parlayan bu Türkmen Beyi’ni yakından tanımaya çalışalım:
Gökböri, çok samimi bir Müslümandı. Peygamber Efendimiz’i çok severdi. Türk dünyasının, Resûlullah sevgisinde, devlet adamı düzeyindeki simge isimlerinden biriydi.
Gökböri, son derece hayırsever bir zat idi. Kendi zamanında çeşitli yardım kurumları oluşturmuştu. Yaptırdığı konuk evlerinde dışarıdan gelen garipler ve yabancılar huzur içinde istirahat ederlerdi. Hastaların tedavisi için hastane, dul kadınlar ve ilgiye muhtaç yaşlılar için huzurevi, öksüz ve kimsesiz çocuklar için bir yuva yaptırmış ve bakıcılar görevlendirmişti. Annesi ölen süt çocukları için sütanneleri tutardı. Felçliler, sakatlar ve görme özürlülerle ilgilenmek gayesiyle de özel bir kurum hazırlamıştı. Ayrıca, mevsimine göre muhtaçlara uygun erzak/yiyecek-içecek dağıtan bir kurum da oluşturmuştu. Öğrenciler için ilk, orta ve yüksek dereceli okullar açtırmış, yetenekli ilim adamı, öğretmen ve öğretim elemanlarını oralarda görevlendirmişti. İlmî sohbetlere, tartışmalara (seminer ve benzeri etkinliklere) ve bilgi yarışlarına önem verirdi, çoğu kez kendisi de bu kabil ilmî-kültürel etkinliklere bir dinleyici olarak katılırdı. Topraklarından geçecek hac yolcularının güvenliğini sağlamak amacıyla emniyet kuvvetleri arasından özel ekipler oluşturmuştu. Mekke-Medine (Hicaz) yoksullarına ulaştırılmak üzere her yıl yardım ve hediyeler gönderirdi. Ayrıca, hacıların su ihtiyacını karşılamak amacıyla Arafat’ta su tesisleri kurdurmuştu.
Gökböri, toplumun her kesiminin huzur ve mutluluğu için kurduğu tesisleri denetler, böylece sosyal amaçlı kurumların gayesine uygun çalışmasına önem verirdi. Yaptırdığı hastane ve bakımevlerine zaman zaman bizzat giderdi, hastalarla, bakıma muhtaç kişilerle şahsen ilgilenir, onları ziyaret ederek hâl-hâtır sorardı. Bütün bunlar onun ne denli merhametli bir kişiliğe sahip olduğunu göstermektedir.
İşte, gönlündeki Peygamber sevgisini toplumda hizmete dönüştürmek için büyük bir heyecan taşıyan bu zatın bu tür yararlı hizmetleri her yıl Mevlid-i Nebî haftasında en üst düzeye çıkardı. Gökböri, her yıl, Sevgili Peygamberimizin doğumunu takip eden bir hafta boyunca şenlikler düzenler, hastaları ziyaret eder, onları ücretsiz tedavi ettirir, yoksulların, muhtaçların ellerinden tutar, öksüz olup da evlenme çağı geldiği halde yoksulluğu sebebiyle evlenemeyen yetişkinlerin düğününe yardımcı olurdu. Bunu sadece Mevlid-i Nebî Haftası’nda değil, başka zamanlarda da yapardı. Ayrıca, Mevlid Coşkusunun sürdüğü hafta içinde çocuklar için özel programlar uygulardı. Âlimleri, şairleri, toplumda hizmetiyle anılan hatırlı ve yararlı şahsiyetleri öne çıkarır, onlara ödüller verirdi. Bir hafta boyunca özellikle ulemâ ve din hizmetlileri, insanlara Peygamber Efendimizi anlatırlar, çeşitli İslâmî konularda halkı aydınlatırlar, dinî içerikli sorularına cevap verirlerdi. Gökböri’nin, ömrü boyunca aksatmaksızın gerçekleştirdiği Mevlid Törenleri için her yıl üç yüz bin dinar sarfettiği söylenir.
Bu coşku içinde gerçekleştirilen etkinliklerde çocuklar, gençler, orta yaşlılar, ihtiyarlar, özürlüler, tüccar, esnaf, öğrenci, öğretmen, ilim adamı, mahalli yöneticiler, din hizmetlileri, valiler, emniyet güçleri, askerler ve bunların dışında kalan bürokratlar, hülâsa her meslek ve yaştan insanlar Peygamber sevgisi etrafında bir araya gelirler, omuz omuza verirler, ortaklaşa paylaşılan sevgi duygusu ile huzura ererlerdi.
Bu hizmetler esnasında devlet-millet kaynaşması en üst düzeye çıkardı.
Bu konularda ciddi araştırmalarıyla tanınan ilim adamlarının verdikleri bilgiye göre bu tür kutlamalar tarihimize “Mevlid Bayramı” deyimi ile geçmiş ve Gökböri devrinde yapılanlar “Halkın, hatta bir değil, birçok memleket halkının katılımı ile yapılan Mevlid Bayramı’nın ilk örneği” olarak değerlendirilmiştir.
Gökböri’nin önem verdiği Mevlid Törenlerine katılmak üzere çeşitli ilim dallarında tesirli sohbet ve eserleriyle tanınmış âlimler, kurralar (Kurân-ı Kerîm’i usûlüne uygun olarak güzel bir şekilde okuyanlar), vaizler, şairler ve mutasavvıflar, Bağdat, Musul, Cezire, Sincar, Nusaybin ve diğer bölgelerden Erbil’e gelirlerdi. Bu geliş, Muharrem ayından başlayarak Rebiülevvel’in ilk günlerine kadar devam ederdi. Mevlid-i Nebî haftasında Erbil, dışarıdan gelen ziyaretçilerle dolup taşardı. Şenlik günlerinden önce kale kapısından Mevlid-i Nebî şenliklerinin gerçekleştirileceği şehir meydanına yakın bir yerde olan hankâha/merkez binaya kadar yirmi adet ahşap kubbe yapılırdı. Bunlardan biri Gökböri’ye ait olup, diğerlerinde emîrleri (devletin üst düzey yöneticileri) bulunurdu. Safer ayından itibaren bu kubbelerin her bir katı ehil kişilerce güzel bir şekilde süslenir ve her birine gölge oyunu oynatanlar da dâhil olmak üzere mûsikînin çeşitli dallarına aşina sanatçılar yerleştirilirdi. Gökböri, her gün ikindi namazından sonra kubbelere uğrayarak faaliyetlere bir süre iştirak ederdi. Bu esnada şenlik meydanında halkın da yoğun katılımıyla folklor gösterileri yapılır, komedyenler ve hayalciler (gölge oyuncuları) oyun oynarlar, şarkıcılar günün anlamına uygun bestelenmiş şarkılar söylerlerdi. Mevlid’e iki gün kala çok sayıda deve, sığır ve koyun, davullar ve türküler eşliğinde tam bir şenlik havasında şehir meydanına getirilir, Mevlid Yemeği için kesilip etleri pişirilerek katılımcılara ziyafet hazırlanırdı. Mevlid Gecesi’nde etkinlikler görkemli bir fener alayı ile doruğa tırmanırdı. Söz konusu fener alayı, akşam namazından sonra kale kapısından başlar, hankâha kadar sürerdi. Fener alayında katırlar üzerinde büyük merasim mumları bulundurulur ve etraf aydınlanırdı. Gökböri de fener alayı ile hankâha gelirdi. Mevlid Günü sabahleyin görevliler, içinde konuklara verilecek kıymetli hediyeler bulunan bohçaları tek sıra hâlinde hankâha götürürlerdi. Etkinliğe katılan meslek grubu temsilcileri de orada toplanırlardı. Gökböri, kendisi için şehir meydanındaki (şenlik alanındaki) biri askerlerine diğeri ise şenlik için toplanmış halka bakan iki pencereli ahşap burçtaki yerine oturur; bir pencereden merasim bölüğünün yürüyüşünü seyreder, diğer pencereden de meydandaki etkinlikleri takip eder, vaizlerin sohbetini dinlerdi. Daha sonra halk için meydanda, davetli konuklar ve ilim adamları için hankâhta zengin sofralar kurulur, yemek ikindi vaktine kadar sürerdi. Törenler bittikten sonra şenliklere özel hizmetleriyle katılan yerli ve yabancılara ödüller verilir, uzaktan gelenlere ayrıca yol parası/yolluk ödenirdi.
Mevlid Kutlamaları çerçevesinde Muzafferüddin Gökböri devri itibariyle kaydedilecek önemli bir gelişme de Endülüslü bir hadis âlimi olan Ebu’l-Hâfız Hattab b. Dihye (ö.1235)’nin 1207 yılında Erbil’de Mevlid-i Nebî Haftası’nda “et-Tenvîr Fî Mevlidi’s-Sirâci’l-Münîr” adlı Mevlid Kitabını yazarak Gökbörî’ye sunmasıdır. Bu durum, Gökböri’nin Resûl-i Ekrem’e beslediği samimi muhabbet sebebiyle yaptığı Mevlid Kutlamaları’nın uzak diyarlardaki âlimlerin dahi dikkatini çektiğini ve o günkü İslâm dünyası tarafından ilgi ile takip edildiğini göstermektedir.
Gökböri, kendisi ile ilgili bir kasîdenin de yer aldığı bu Mevlid Kitabı’nın yazarına bin dinar bahşiş vermiştir.
Görüldüğü gibi Muzafferüddin Gökböri, Resûl-i Ekrem Efendimize beslediği samimi muhabbetin bir yansıması olarak Mevlid Gecesi münasebetiyle yaptığı dinî, ilmî ve sosyal içerikli etkinliklerde her yaştan, her kesimden, her meslekten halk kitleleriyle bir araya gelmiştir. Bu etkinliklerde Hz. Peygamber sevgisi etrafında sosyal bütünleşme gerçekleştirilmiş ve bu bağlamda çeşitli toplum kesimlerini ilgilendiren hizmetler, topluma bir hayır ve güzellik olarak yansımıştır.
(Ayrıntılı bilgi için bk. İbn Hallikan, Vefeyâtü’l-A’yân, IV, 116 – 119. Ahmet Özal, “Mevlid”, DİA, XXIX, 475; Necla Pekocay, Mevlid – Süleyman Çelebi, Dergâh Yayınları, İstanbul 1987, s. 119-23; Osman Çetin, “Tarihte İlk Resmî Mevlid Merasimleri”, (UÜ. İlâhiyat Fakültesi Dergisi, c. 2, sy. 2), s. 73 – 76; Mefail Hızlı, “Arşiv Belgelerine Göre Osmanlılarda Hz. Peygamber Sevgisi”, (Diyânet İlmî Dergi, Peygamberimiz Hz. Muhammed -sav- Özel Sayı), Ankara 2000, s. 519 – 526; Ahmet Özal, “Mevlid”, DİA, XXIX, 475-476; Ahmed Hamdi Akseki, Kâzım Baykal tarafından kaleme alınmış “Süleyman Çelebi ve Mevlid” adlı kitaba yazdığı takrizde Süleyman Çelebi’nin “Vesîletü’n-Necat” adlı Mevlid’ine kadar “Mevlid tarihi” hakkında güzel bir hülâsa sunmakta, Gökböri devrinde yapılan mevlid ihtifali hakkında da özgün bilgiler vermektedir. bk. a.g.e., s. 13-19.)