Film Değerlendirmesi: The Two Popes

0

The Two Popes filmi 21. yüzyılda Papalık makamında oturmuş Papa Benedict ve Papa Francis’in gerçek hikâyesini ele alıyor.

Papa Benedict, gelenek taraftarı ve halktan izole bir kilise profili çizerken; Papa Francis ise halk ile iç içe bir kilise profili çizmektedir. Filmin inşa edildiği asıl tema bence, ‘ödün vermek’ ve ‘değişmek’ kavramları üzerinedir. Filmde bu kavramlar üzerinden aynı zamanda ‘‘Kilisenin bir sınır çizgisi olmalı mı?’’ yoksa ‘‘Kilise bu ayırıcı duvarlarından kurtulmalı mı?’’ soruları tartışılmış. Bu hususta ilk olarak dikkatimi çeken birkaç kareye değinip sonrasında bunlardan yaptığım çıkarımları açıklayacağım.

Dikkatimi çeken bu karelerden ilki, filmin başlangıcında Papa Benedict’in söylediği bir söz: “Değişmeyen tek evrensel bir gerçek.”

Diğer bir kare ise Papa Benedict, Papa olarak ilan edildikten sonra bu durumu yorumlayan halktan bir kadının yorumu: İnsanlar Katolikliği terk ediyor; çünkü aşırı muhafazakâr.

Bir diğer kare ise filmin üzerine inşa edildiği ana temayı doğuran konuşma. Bu konuşmada Papa Benedict, Papa Francis’in dinden çıkarılanlara mesela; boşananlara kutsal ekmek vermesini sorguluyor ve kilisenin bir sınır çizmesi, duvar örmesi gerektiğini, zira bir evin güçlü duvarlardan oluştuğunu söylüyor. Papa Francis ise kutsal ekmeğin sadece erdemlilere verilen bir ödül olmadığını aynı zamanda açlık çekenler için de bir yiyecek olduğunu, ayırıcı duvarlar örmemek gerektiğini ve İsa’nın merhametin yüzü olduğunu söylüyor. Ve bu hususta Markos, 2/17: ‘‘Ben doğru kişileri değil, günahkârları çağırmaya geldim.’’ pasajını söylüyor. Papa Francis, kiliseyi narsist olmakla suçluyor ve kilisenin halk ile olan bağının koptuğunu söylüyor. Bu durum üzerine Papa Benedict ise ‘Çağın ruhuyla evlenmiş bir kilise bir sonraki çağda dul kalır.’ diyor. Bu noktada şu soru akla geliyor ‘O hâlde kilise yaşanan çağdan tamamen izole bir yol mu çizmeli?’, ‘Eğer öyleyse bu dinin evrensellik iddiası nerede kalıyor?’’ İşte bu noktada ‘ödün vermek’ ve ‘değişmek’ hususuna geliyoruz. Bu noktada ise aklımıza şu sorular geliyor: ‘‘Hangi dinî hükümlerde değişim sadece bir değişim olarak kalır?’’ ‘‘Ki burada değişim olarak bahsettiğimiz husus dinin aslında bir değişikliğe mi neden oluyor, dinin aslında bir değişiklik yapılabilir mi; eğer yapılabilirse bunu yapacak kimdir?’’ Ve ‘‘Hangi dinî hükümlerde yapılan değişim ödün vermeye dönüşebilir?’’

Papa Benedict ve Papa Francis’in yaptığı konuşmada, Papa Francis’te eskiden Papa Benedict gibi olduğunu fakat değiştiğini söylüyor. Bunu söylerken de eskiden yaptığı uygulamalara iki örnek veriyor: Bunlardan biri ilahiyat öğrencilerini tam gün cübbe giymek zorunda tutması, diğeri ise resmî homoseksüel evliliğin şeytan icadı olduğunu söylemesi. Bu örneklere baktığımızda birbiriyle bağdaşlaştırılamayacak iki ayrı husus olduğunu görürüz. Zira cübbe giyip giymemek hususundaki görüş farklılığı dinin aslında bir ödün verme değildir. Bu bir konfor meselesidir ve dinî kaynaklarda sabit bir yeri yoktur. Homoseksüel bir birliktelik ise ister resmî olsun ister gayriresmî olsun üzerinde fikirde bulunulacak bir husus değildir. Zira hem Kutsal Kitap’ta hem de Kur’an’da bu hususta Lut kavmi zikredilirken onların helak olduğundan bahsedilir. Dolayısıyla diyebiliriz ki dinlerin belirli temel inanç esasları ve kutsal kitaplarında ve metinlerinde hükmü sabit olan hususlar bulunmaktadır. Bu esaslar ve hükümler kişiye yahut zamana göre değişemez. Bunların dışındaki hususlar ise eğer o dinin asli kaynaklarında bir hükme bağlanmadıysa içtihada açıktır. Tabii ki içtihadın da bir usulü vardır. İçtihat kapısının açık olduğu hususlarda ise tek ve değişmez bir doğru olamaz. Dolayısıyla bu hususlardaki içtihat farklılıkları, dinin ortodoks anlayışı ile uyuşmuyor diye heresi ilan edilemez.

Dikkatimi çeken son husus ise iki Papanın günah çıkardığı sahnedir. Bu sahne ile her iki Papa geçmişlerine bir set çekiyor ve sonrasında iki Papanın dostluğunu görüyoruz. Bu noktada filmin önceki sahnelerinde Papa Francis’in söylediği şu sözleri hatırlamakta fayda olduğunu düşünüyorum: ‘‘Günah çıkarma günahkârın ruhunu temizler. Kurbana yararı yoktur. Günah bir yaradır leke değil. İyileştirilmesi, tedavi edilmesi gerekir. Bağışlama yeterli değildir.’’ Bu söz üzerine ise aklımıza şu sorular takılıyor: Eğer günah çıkarmanın kurbana bir yararı yoksa kilisenin ve Papa Francis’in kurbanlarının akıbeti nedir? İki papa günah çıkararak geçmişe bir set çekti fakat geçmişin yine hâlâ var olduğu gerçeğini akıllardan silme gayreti nasıl yorumlanabilir?

 

Hande FİDAN
BUÜ Dinler Tarihi Bilim Dalı
Yüksek Lisans Öğrencisi

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here