Max Scheler’in, “Reue und Wiedergeburt” adlı kitabı Türkçe’ye “Pişmanlık ve Yeniden Doğuş” olarak çevrilmiş. Çevirmen, -kitapta ifade ettiği gibi- tövbe anlamına gelen “Reue” “hayıflanma, esef duyma” gibi anlamlara da geldiği için “pişmanlık” olarak çevirmeyi uygun bulmuştur. Pişmanlığı tanrısal vicdanla ilişkilendiren Scheler, vicdandaki heyecanlardan tanrının varlığına nedensel çıkarımlarla ulaşmanın deneyimsel olduğunu söyler. Vicdandaki heyecanlar arasında pişmanlığın vazifesi; geçmişe yönelmek ve onu yargılamak olarak görülmüştür. Pişmanlığın kaynağı, anlamı ve değeri hakkında geliştirilmiş fakat çoğunluğu zayıf ve yüzeysel kalmış modern teorilerin eleştirel biçimde incelenmesi gerektiğini ifade eden Scheler’e göre modern felsefe; pişmanlığı olumsuz, faydasız ve fuzûlî bir edim, düşüncesizlik, sağlıksız ya da türlü yanılsamalardan kaynaklanan zihinsel bir bunalım olarak görür.
Ona göre yıkıcı ve olumsuz işlevlere sahip olsa da pişmanlığın olumlu, yapıcı ve özgürleştirici işlevi vardır. Modernler için karmaşa semptomu olan pişmanlık, faydadan çok zararı olan gereksiz bir yüktür. Benliğin, yaptığı eylemden bütünsel bir dönüşüme uğramış ve özdeşliğini kaybettiği modern düzlemde pişman olan kişinin çektiği acı, keder ve azap yaptığı eylemden değil eylemin bu imgesinden kaynaklanmaktadır. Zira eylem artık geçmişte kaldığı için sesiz ve durgundur. Bir tür kendi kendinden alınan intikamın kendine yönelik kısas uygulaması olan pişmanlık, yoğunlaşmış bir bedel ödetme isteğidir.
Pişmanlığa dair “korku teorisi, çöküntü teorisi ve pişmanlığın psikolojik hastalık olduğu” modern görüşleri ele alan Scheler’e göre pişmanlık, korku teorisini savunanların indinde “keşke öyle yapmasaydım temennisinden başka bir şey” değildir. Korku teorisi bağlamında pişmanlık, giderek sistematikleşen bir korkaklık türü ve geçmişteki polisin içselleştirilmesi, çöküntü teorisine göre ise zararlı ve nahoş etkilerden kaynaklanan yoğun depresyon halidir. Ortak görüş, pişmanlığın doğal olarak manasız ve gereksiz olduğudur. Daha zeki insanlar için pişmanlık, hem “gereksizdir” hem de hayatımızı kısıtlayarak kişiye zarar verir ve hayatın akışı içerisinde kişiyi geçmişe zincirler. Scheler’e göre ne gereksiz manevi bir yük ne de kendini kandırma olan pişmanlık, Tanrı’nın insan ruhuna bahşettiği pişmanlık, doğal bir mekanizma sayesinde ruhun, tanrıdan uzaklaştığında tekrar ona geri dönebilmesini sağlar. Ona göre pişmanlığa dair yanlış yaklaşımların temel nedeni; zihinsel hayatın içsel yapısının doğru kavranamamasıdır. Oysa pişmanlık, geçmiş yaşamımızın bir yeniden ele alınması ve ona yeni bir anlam ve değer verilmesidir.
Suçun devamını engelleyen pişmanlık, ahlâkî bozulmayı yok eden bir tazelenmedir. Erdemin varlığı kendine karşı dürüst olmayı tevazûnun varlığı da pişman olmayı sağlar. Suç, insanda derinleştikçe kişinin bir parçası haline gelerek kişiyi katılaştırır. Pişmanlık duymayan katı biri için asıl zor olan itiraf değil kendini teslim etmedir. Pişmanlığı sağlayan şey, özgürlüktür. Daha iyi bir davranışa yönelik geçmiş kapasitenin bilgisini bize getiren pişmanlık, farkındalık sağlar. İdeal bir varoluşu sağlayan pişmanlık, formel ve bireysel kimliği yok etmeyen olumlu bir yeniden doğuşa yol açar. “(Kişi) eğitim düzeyine göre bir eylemden pişman olur ya da onunla övünür.” diyen Spinoza’ya atıfta bulunan ve pişmanlığın kaynağını korkuda bulan Scheler’e göre hakiki pişmanlığın ön koşulu; birlikteliğe ulaşabilmek için öncelikle insanın, kendini korkulardan arındırması gerekir. Korku, zaman zaman pişmanlıkla birlikte var olur ve onun saflığını bozar.
Scheler, geçmişi esas alan, zararı onarma ve telafi etme isteği olan pişmanlığın olmadığı takdirde gelişen intikam dürtüsünün kişinin hem kendisine hem de başkalarına yönelebileceğini söyler. Ona göre pişmanlıkta olup da büyük oranda intikam ya da kendine bedel ödetmede olmayan özellikler şunlardır;
- Manevilik ve içe dönüklük ki bunlar pişmanlığın içine gömüldüğü “kendine mukayyet olma”, sakinlik, durgunluk ve ağırlıkla birlikte düşünülmelidir.
- Pişmanlıkla ulaşılan daha yüksek bir yaşam düzlemine çıkış ve onunla birlikte gelen ideal değere erişme hatta bir zamanlar bizden saklı olan ama şimdi sevgi içinde ya da ebedi sevgisi içinde- kavuştuğumuz yeni imge sayesinde bizzat kişiliğimizin kurtuluşa ermesi
- Pişmanlıkla olgunlaşma ve ahlâkî benliğimizin iyi davranış ve genel toparlanma için özgürleşmesi
- Benlikten intikam alma duygusal bir yoğunlaşma ile yapılır ve benliğin varlığının ya da gelişiminin her türlü olumlu yönlendirici imgesinden arındırılmıştır.
Kendine karşı intikamcı olma, ahlâkî bitkinlik, geçmişe yönelik gizli korkular ya da geçmişe saplanıp kalma, kendine ve tüm dünyaya yöneltilmiş iğneleyici bakışlar, kendine gaddarlık, acıya yönelik marazî düşkünlük ve günahlarının bedelini ödemede çekilen acılar pişmanlık olmadığında ortaya çıkan hallerdir. Pişmanlığın endişesi; doğası itibariyle keskin, yakıcı ve kapsayıcıdır; durgun ve sönük değildir. Suçun şiddetini ve sayısını azaltan pişmanlık, sürekli çürümesini engellemeye çalıştığı ahlâkî dünyanın öz yenilenmesinin motor gücüdür. Scheler’e göre ilke; “pişmanlığı unut, geçmişi gelecekteki iyileşme için göz ardı et” değil, “pişman ol ve pişmanlık sayesinde daha iyisini yap” olmalıdır. Ahlâkî dünyada en devrimci kuvvet, ütopyacılık değil pişmanlıktır. Yalnızca yaratmak için öldüren ve inşa etmek için yıkan pişmanlığın başlaması yeni bir kalbin haritasını içinde barındırır.
Scheler’e göre suç, ruhta her bireysel ahlâkî kusuru besleyen gizli kaynaktır. Pişmanlık ise ruhun yer altındaki karanlık boyutlarına yani suçun karanlık dehlizlerine inmeli ve karanlığın ve gizli varoluşun yeni bir farkındalığına varmalıdır. Sorumluluk, suç ve değer etrafında dayanışan Âdem’in tüm evlatları, ahlak evrenindeki tüm olaylardan bir şekilde sorumludur. Suç, ruhta her bireysel ahlâkî kusuru besleyen gizli kaynaktır. Pişmanlıkla, ruhun yer altındaki karanlık boyutlarına suçun karanlık dehlizlerine inilmeli, yokuş aşağı olan bu inişte karanlığın ve gizli varoluşun yeni bir farkındalığına varmalıdır. Bireysel ve kolektif suçluluğumuzla ilgili olan pişmanlık, tarih boyunca sele dönüşerek kalpleri merhamete evirir, ulusların kibrini kırar, ufku genişleterek kolektif ahlâkî varoluşun yenilenmesini sağlar. Scheler, pişmanlığın bir zayıflık ve mağlubiyet değil, aksine bireyin kimliği ve ahlâkî gelişimi için zorunlu olduğunu ifade eder.
Pişmanlığı dinî düzlemden kopmadan ele alan Scheler’e göre içten suçun itirafı olan pişmanlık, sadece kötüyü değil tanrının gözünde de “kötü” olan günahı ortadan kaldırdığında tam anlamına kavuşur. Pişmanlık sayesinde kişi, tanrıya sevgiyle yaklaştığını bilir ve tanrının sevgisi için tüm imkânlarını yeniden tesis eder. Bir duygu durumu olan pişmanlığın bireyselleşmiş ve rasyonelleşmiş Batı modernitesi içinde neden yeniden anlam verilmesi gereken bir haslet olduğu vurgusunda ele almıştır. Pişmanlığın insanın varoluşun önemli bir yetisi olduğunu dile getirmiştir. Nietzche’nin yakındığı, Heidegger’in “unuttuğunu unuttu” dediği modern insanın “pişmanlığı” aşağılanmasını veya değersiz görmesini eleştirel bir üslupla yer ver veren Scheler “Pişmanlık ve Yeniden Doğuş” kitabında modern Batı insanın dikkatini insanın varoluşunda önemli bir yeri olan pişmanlığa çekmektedir.
Max Scheler, Pişmanlık ve Yeniden Doğuş, İstanbul: Pinhan Yayınları.